İhtiyar anarşist, ona, bizzat yaşamış olduğu o korkunç hadiseyi anlatmadan evvel, uzun uzun düşündü. Sonra anlatmağa başladı: - Tiflisliyim ve aslen Ermeniyim. Gençlik çağına, ayni zamanda cehalet çağı denir. İşte ben de buna kurban oldum ve Arşak adında bir arkadaşımın meş'um delaletiyle anarşistlerin arasına katılım. Orada geçen ilk devirlerde göze girmiş olacağım ki, bana kısa bir zamanda itimat ettiler. Ve orada bana, tarafımıza katılmış genç ve güzel bir kızı da tanıştırdılar. Onun ismi Rupenya idi. Babası da Samuel Fayn adında azılı bir anarşistti. İşte beni buralara sürükleyen de o oldu. Onun arkasından, ona kavuşmak ve bilmediğim yeni maceralara atılmak üzere İstanbul'a geldim. Elimdeki Rus pasaportuna göre adım Agop idi ve Bakü'de doğmuştum. Aldığım talimat üzerine de Tokatlıyan oteline indim. Ve Rupenya ile İstanbul'da tekrar buluştuk. Bu sefer bana Silviyoriçi adında bir başka anarşist daha tanıştırdılar. Ben buraya niçin gelmiş olduğumu bilmiyordum. Fakat çok geçmeden her şeyi birer birer öğrendim. Cenevre'de ve daha sonra Sofya'da toplanan milletlerarası anarşistler kongresinde mühim kararlar verilmişti. Bu kararlar, İstanbul'da büyük hadiseler çıkarmaktan ibaretti. Milletlerarası anarşist teşkilatı, ilk hedef olarak Osmanlı İmparatorluğunu seçmişti. İstanbul'da Osmanlı Bankası havaya uçurulacak, şehirde büyük yangınlar çıkarılacak ve Nihayet Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamid'e karşı bir suikast yapılacak, kendisi öldürtülecekti. Bu toplantılarda ben de bulundum. Ve artık Rupenya ile çılgın gibi sevişiyorduk. Bu suretle kendimi maceraların en çılgınına da kaptırmış bulunuyordum. Bu arada mütemadiyen yeni anarşistlerle tanışıyordum. Bunlardan birinin adı Rips, diğer birinin adı da Vivom Şabuh Kendiryan idi...

---