Bakırköy'ü Bakırköy yapan nedir? Bizans İmparatorları burasını niçin yazlık olarak benimsemişlerdi, Osmanlı devrinde Rumeli'den göçenler burasını neden sevdiler ve niçin buraya yerleştiler, İstanbul'da politikanın iniş ve çıkışlarının yol açtığı kargaşadan, patırtıdan, gürültüden, sonra yangınlardan beze n Osmanlı ekâbiri huzur bulmak için niçin Bakırköy'e taşındılar? Bu kitapçık, bütün bu sorulara cevap bulmak için çıkılmış bir yol boyunca yazılmaya başlandı; ancak bu yolda ilerledikçe başka şeylerin de farkına varıldı: Bakırköy öyle bir yerdi ki burada doğmuş, büyümüş, bir süre burada yaşamış, sonra buradan ayrılmış, uzaklara, hatta çok uzaklara göçmüş insanlar bile burasını unutamadılar... Ünlü tiyatro oyuncumuz Ani İpekkaya, "Bakırköy, İtalya'daki, Fransa'daki Akdeniz kasabaları gibi bakımlı ve güzeldi; insanları görgülüydüler, birbirlerine çok saygılıydılar." demişti. Maria Yordanidu, Bakırköylü anneannesinin romanlaştırdığı yaşamöyküsünü Loksandra başlığıyla yazmıştır. İstanbul'da doğmuş, Bakırköy'ü görmüş, Bakırköy'ü bilmiş olan bu Yunanlı yazar, Loksandra'da, anneannesinin Bakırköy ile ilgili duygularını şöyle aktarır: "Loksandra'nın gözlerini bağlayıp hiç bilmediği bir yere bıraksanız ve sonra da ona, nerede olduğunu sorsanız size ne derdi! 'Nerede olduğumu bilmiyorum ama Bakırköy'de olmadığımı biliyorum!' diye cevap verirdi." Bakırköy'ü anlatmadan önce, bu konuya asla tarafsız olarak bakmamış olduğumuzu, nüfusumuzun kayıtlı olduğu, atalarımızın mezarlığında yattığı, babaannemizden, annemizden, babamızdan, dinleyerek büyüdüğümüz bu ilçeye eğilimimizi itiraf etmeliyiz. Bir yeri sevmek, o yer konusunda düşünmeyi gerektirir. Bakırköy konusunda düşündükçe, ayrımına vardıkça, önemli bir şeyin daha farkına varıyoruz: Bakırköy'ü bilmek; Bizans'ı, Osmanlı'yı ve de Cumhuriyeti daha iyi anlamamıza yol açıyor...

---