İstanbul, Batı'yla Doğu'nun sözcüğün tam anlamıyla buluştuğu yer, bir kavuşma noktası, bir kavşak. Aynı zamanda coğrafyanın yamanmaz biçimde yırtıldığı, sürekliliğin çatladığı uğrak, kımıl kımıl bir kırık. Tam iki anakaranın, Asya'yla Avrupa'nın buluştuğu tek kent: Boğaz'ın yardığı, Haliç'in şişlediği, Karadeniz'in, Marmara'nın okşadığı. Debbağın sevdiği deriye yaptığı gibi, doğa ana burayı döverek, severek dünyanın en hayret verici yerlerinden biri haline getirmiş. İnsanların binyıllardır burada takılıyor oluşuna şaşmamak gerek. Gerçekten de İstanbul çarpışmaların, kaynaşmaların yüzyıllardır süregeldiği, kültürlerin kırıldığı, koptuğu, ayrıştığı ve birleştiği yer. Doğu Roma İmparatorluğu'nun, Bizans'ın ve Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti, bir zamanlar Bizans ve Konstantinopl olarak bilinen kent, 1453'te Osmanlılarca fethedildikten sonra "İstanbul" oldu (Yunanca "kentte" anlamına gelen bir sözcük). Çok sayıda Rum, Bizans'ın Müslüman Osmanlılara yenilmesinden sonra kentte kalıp refah seviyelerini yükselttiler. Osmanlı yönetimi altında İstanbul ",Hempenah"ilerin geldiği, çok sayıda dinsel ve etnik grubun kabul gördüğü bir yer oldu. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olarak yüzyıllar boyunca imparatorluğun geniş topraklarından ve o toprakların ötesinden yüzbinlerce insanı kendine çekti. İmparatorluk çöktükten sonra, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu mirasa bağlı kaldı. Özellikle 1950'lerden sonra Türklerden, Kürtlerden, Alevilerden, Çerkezlerden, Boşnaklardan, Arnavutlardan, Makedonyalılardan, vb. oluşan göç dalgaları kentin nüfusunu on kattan fazla artırdı. Lafı uzatmadan: Bir mozaik, içine atılanların eridiği bir kazan, su ve yağla dolu bir tekne - ne derseniz deyin, İstanbul'un etnik, toplumsal ve dinsel açıdan tüm zamanlar boyunca derinden derine, kozmopolit olduğunu yadsımaya olanak yok. Kara İstanbul için yazılan öyküler elimize geçtikçe ortaya çıkanın yalnızca "Stamboul"da geçen karanlık öykülerden oluşma bir seçki olmadığı gitgide daha bir belirginleşti. Ortaya çıkan, bu kozmopolit kentin bir portresi, bu kenti ele veren bir dizi fotoğraftı. Unutmayalım: Ulusun siyasi yaşamındaki acımasız gelgitin belirlediği bir kenttir bu.

---