Yazar | : | Yaşar Şahin Anıl |
İsbn | : | 9753634332 |
Yayın Tarihi | : | Kasım, 1995 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 210 |
Ölçü | : | 16,5 x 24 cm |
Yayınevi | : | Yapı Kredi Yayınları |
Bir devlet, ancak adalet duygularına karşılık verdiği oranda yurttaşlarının saygısına hak kazanır. Çünkü devletin var olma sebebi ya da devlet düşüncesinin kaynağı, yurttaşların adalet arayışlarında oluşmuştur. Kişisel gücün, aykırı ve dayanılmaz başka bir güç karşısında yetersiz kalıp iflas etmesi çaresizliği; çaresizlik de korkuyu yaratır. İşte adalet, bu çaresizlik yerine toplumun himayesini ve korkunun yerine de haklı olmanın onurlu direncini sağlar. Böylece kurulan toplumsal denge ise uygarlığın ve mutluluğun elverişli ortamını yaratır.
Şüphesiz ki toplumsal adalet, yalnızca, devletin adli organ ve kurumlarının kanun ve geleneklere göre hakları dağıtmak ve korumak işlevinden ibaret değildir. Adalet, toplumun bütün kurumlarının ve toplumu oluşturan bütün unsurların belli bir idealin gerçeklemesi için gösterecekleri uyumlu ve ısrarlı çabaların tümünün mahsulü olabilir. Bu mahsul pek incelmiş ve pek yükselmiş, iyiye, güzele, mutluluğa, saygı ve sevgiye yönelik duygu ve inançlarla beslenir. Onun için, gerçek adalet, yalnızca bir devlet organının ya da resmi kurumun işi olmadığı gibi gerçekleşmesi de yalnızca bir devlet organı ya da kurumuna bırakılamaz. O bütün toplumun, inanç, eğitim, uygarlık ve amaç olarak hedeflemesi gereken nihai aşamanın, yaşam tarzının ana ilkesi olarak kabul edilmelidir. Ama ne var ki, bütün bu düşüncelere karşılık yine de adalet devletin adalet organlarıyla ve onların işleyişleriyle özdeşleştirilmiş ve bütün bu hedef ve ümitler onların işleyişleriyle ve çalışmalarının sonuçları olarak algılanmıştır. Bu algılayış, devletin adalet organlarının ve kurumlarının görev, sorumluluk ve işlevlerinin abartılması olarak düşünülse bile, temelde tümüyle yanlış da değildir. Çünkü sonuçta, toplumda var olan adalet duygu ve düşüncesi, adalet organları üzerinde etkili olduğu sürece bir anlam kazanabileceği gibi, bu duygunun varlığı da ancak bu kurum ve organların işlem ve eylemleriyle görülüp hissedilir hale gelebilir.