Yazar | : | Lütfi Güçer |
Yayın Tarihi | : | 1952 |
Dil | : | Türkçe |
Ölçü | : | 17 x 24 cm |
Yayınevi | : | İst. Üni. İktisat Fak. |
İstanbullun, bu gün olduğu gibi, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının başkenti olarak geçirdiği on beş küsur yüzyıllık tarihi boyunca, sinesinde barındırdığı kalabalık halkın günlük ekmeğini temin etmek, bu işle mükellef olanlar için büyük bir gaile olmuştur. Tetkikatımız, her çeşit nakil vasıtalarının kifayetsiz olduğu, deniz ve kara yollarında serbest seyahat ve nakliyatı sekteye uğratan korsanlık ve haydutluğun hemen her memleket bünyesinin müşterek dertleri olarak müşahede edildiği Ortaçağdan hayli uzakta; Osmanlı İmparatorluğunun henüz geniş ziraat bölgelerini hakimiyeti altında bulundurduğu bir devreye, yani XVIII. asrın ortalarına tesadüf etmekle beraber, eski devirlerin karakteristik hususiyetlerini belirtmeğe yarayacağını ümit etmekteyiz.
Bu devirde, İstanbul, sarayları ve onları dolduran kalabalık kapıkulları, askeri kıt'aları, yurdun dört bucağından kopup gelmiş ve medreseleri dolduran talebeleri, imaretlerinde karın doyuran düşkünler ve garipleri, hanları dolduran yabancı tüccarları, bekar odalarında barınan bekarları ile istila devirlerinde tatbik edilen şuurlu bir iskan politikasına rağmen, gerileme devirlerinde düşman istilasına uğrayan vatan topraklarından göç ederek gelip yerleşenlerle kabaran devamlı sekenesi ile bir dev şehri halinde idi. İstanbul gibi muazzam bir şehrin günlük ekmeğini temin etmek, fena günler için hazırlıklı bulunmak, halkın en zaruri yiyecek maddesinde spekülasyona mani olmak, fiyatları mutedil bir seviyede tutmak zamanın idarecileri tarafından büyük bir dava olarak ele alındı. Aşağıdaki izahatımızın istinat ettiği Zahire mühimme defterlerinde bulunan hükümlerin büyük bir kısmında "Asitane-i saadetimde ibadullahın ekvat-ı ruzmerreleri tedariki lazım ve mühim olmaktan naşi..."; "Zevahir hususu Devlet-i Aliyemin akdem-i-lazım-ü-ihtimamından olup..."; "İstanbul'da olan ibadullahın ekvat-- zarruriye ve zevahir-i ruzmerreleri tevsii matlub-ı hümayunum olmaktan naşi..." cümleleri ve bir kısım hükümlerde rastlanan "Bu husus ehemm-i mihamm-ı Saltanat-ı Seniyyem olmak hasebiyle..." yolundaki ve benzeri ifadeler, başta Padişah olmak üzere devlet ricali tarafından başarılmak istenen iaşe politikasının önemini anlatmaktadır.